Agora'nın taş döşeli yollarında yalnız insanlar mı dolaşır sanıyordunuz? Seronikos ve Henrikides adındaki iki kedigiller, bu antik kentin görünmeyen efendileridir. Düşünün ki bir gün Attika güneşi altında gezinirken bir sütunun gölgesinde uyuyan gri bir gövde ya da kitap kokusuna konmuş bir patili gözcüyle göz göze gelirsiniz. İşte onlar, Agora'nın kadim sessizliğine mırıltı katanlardır.
Kimi zaman Basileus’un tahtına kurulmuş gibi bir sütun başında poz verir, kimi zaman Poietika sayfalarının arasına gizlenmiş bir ayak sesi gibi geçerler aranızdan. Seronikos aklıyla, Henrikides hayal gücüyle bu sessiz şehri dolaşır; sokaklarında mitleri takip eder, tarihle oynarlar. Her biri bir efsanenin kuyruğunu kovalar.
Kediler, bu antik sistemin görünmeyen taşlarıdır. Ne seçilmişlerdir, ne oylanmış; ama en çok onlar bilir kimin hangi kitapla iç içe, kimin hangi vazoya sessizce aşık olduğunu. Kim bilir, belki Aristophanes bir gün onlardan biri için oyun bile yazmıştır: “Ailouros Dionysou”, kayıp bir başyapıt…
Bu bölüm, Agoreion'un en sessiz ama en bilge üyelerine ayrılmıştır. Şero ve Henry, birer kedi değil, birer zaman yolcusudur. Patileriyle geçmişin izlerini taşırlar, mırıldanmalarıyla bugünün taş sokaklarına ezgi bırakırlar.
⚖️ Agora Yasası No. 347, Satır 12: Kediye saygı göstermeyen yurttaş, ilk pazar günü ostrakismos’a tabi tutulur. Patisine basılan her kedi, bir oy hakkı sayılır. 🐾
Seronikos, Panathenaik yolunun gölgesinde doğdu. Rivayete göre bir gün Euripides’in sandaleti önünde yere kıvrılıverdi. Şair, önce onu kovalasa da, Seronikos'un gözlerindeki trajedi yükünü görünce duraksadı. “Bu bakışlarda Elektra’nın yalnızlığı var,” dedi ve yanında taşıdığı incirli balı onunla paylaştı.
O günden sonra Seronikos, Atina’nın en edebi kedisi sayıldı. Tragedya provalarında kulislerde dolaşır, Dionysos Tiyatrosu’nda gece turlarına çıkardı. Rivayet odur ki, Aristophanes onu bir oyuna figüran bile yazmış ama Seronikos metni beğenmeyip rolü reddetmiş. Kendisinin, dramatik suskunluğu ile Agora’daki sofistleri kıskandırdığı söylenir.Henrikides’in öyküsü biraz daha politik. Küçükken bir gün Pnyx Tepesi'nde Perikles’in sandalyesine kıvrılmıştı. Aspasia onu görünce gülümsedi: “Küçük yurttaş,” dedi, “belki de demokrasi seninle başlar.” O günden sonra Henrikides, halk meclisinin maskotu sayıldı.
Gece olunca Bouleuterion’a girer, karar tabletlerinin üzerinde uyurdu. Bir keresinde, ostrakismos oylamasında üzerine bir oyun yazarı adının yazıldığı çömlek parçasını çalarken yakalandı. Ancak kimse kızmadı. Çünkü herkes bilir: Henrikides’in gözlerinin içi hep biraz Atina’nın gökyüzü gibidir — açık, özgür ve bilge.